Bu yazıda günümüz gerçeği olarak karşımıza çıkan yüksek yapılar ve toplumsal
değişime paralel olarak farklılık göstermeye başlayan kamusal alan ilişkisi
sorgulanmaktadır. Bu sorgulama sırasında kamusal yapı tanımı ve özellikleri
incelenerek, günümüzdeki kamusal mekân tanım ve anlayışının yüksek yapılarla
ilişkisi irdelenmiştir.
Şekil 5.1
Büyükdere Caddesi
Kamusal alan kullanımı açısından yüksek yapıların incelenmesi İstanbul’un
en önemli iş merkezi aksı olan Büyükdere Caddesi üzerinden yapılmıştır.
Büyükdere Caddesi bünyesindeki Zincirlikuyu–4.Levent bölgesi pilot bölge olarak
belirlenmiştir. Bu bölgenin seçilmesindeki sebeplerden en önemlisi; iki yakayı
(Avrupa-Anadolu) birbirine bağlayan köprülerin arasında kalması ve gelişim
süreci sırasında bu ulaşabilirliği yüzünden bölgenin iş merkezi olarak
belirlenmesidir. Bu çalışmanın nesnel kılınabilmesi için benzer fonksiyona
sahip bir örneğin de incelenmesi gerekliliği göz önüne alınarak, aynı dönemde yapılaşmaya başlamış olan ve günümüzde aynı fonksiyona (MİA/
Merkezi İş Alanı) sahip olan La Défense bölgesi incelenmiştir. Mevcut durumları
arasındaki farklı karakterlerin nedenleri, gelişim süreçleri ve
bünyelerindeki yapılar da incelenerek bir karşılaştırma yapılmak istenilmiştir.
Ayrıca son dönemde sınırlı davetli yarışma sonucu bu bölgelerde elde edilen ve
kamusal alan sorgusu üzerine kurgulanan iki tasarım irdelenerek, akslara
günümüzdeki bakış açısı yakalanmak istenilmiştir. Bu bağlamda Büyükdere Caddesi
ve La Défense karşılaştırılırken üzerinde durulması gerekilen ilk nokta
bölgelerdeki planlama politikalarıdır.
1950’lerden sonra dünyayı hızla saran
küreselleşme ve bunu takip eden ihtiyaç farklılıklarına cevap vermek zorunda
kalan kentler, bir değişim süreci içine girmiştir. Kentlerin değişen şartlara
(ekonomi, sosyal farklılık, çevre koşulları, yaşam kalitesi… vb.) ayak
uydurabilmeleri, doğru planlama anlayışının uygulanmasıyla mümkün olur. Bu da
ancak stratejik bakış açısını yakalayarak sağlanabilir. Sürdürülebilir bir
planlama anlayışı sayesinde kentin kimliği ve bu kimliği tanımlayan alt öğeleri
değişimlere uygun tepkiler verebilirler.
Günümüzde kent gelişimleri tekil mimari yapı
eklenmeleriyle değil, kent parçacıklarının eklenmesiyle olmaktadır. Bu bağlamda
kentsel ölçekteki planlamaların sürdürülebilir olabilmesi için uzun dönemli
stratejik planlama süreçlerinin bir parçası olarak ele alınması ve kurgulanması
gerekmektedir. Kent üzerinde yetki sahibi olan birimlerin, ortak karar üretme
mekanizması içerisinde uzlaşmacı ve aldıkları kararların sürekliliği konusunda
takipçi olmaları gerekmektedir. Aksi bir tutum sonucu ortaya çıkan
değişiklikler ve tutumlar kentlerin gelişim süreci üzerinde olumsuz etkiler
ortaya çıkarır.
Türkiye’de izlenen planlama politikalarında
olduğu gibi, kentsel projeler alanında da tutarsızlık görülmektedir. Dönemsel
çözümler aramak ve dönemsel kararlar vermek planlama kararlarındaki
sürdürülebilirliği engellemektedir. Kentsel projeleri sadece proje alanı olarak
düşünmek yerine kentin bütünüyle ele almalı ve kentin vizyonuyla örtüşmesi
hedeflenmelidir.
Bu bağlamda Büyükdere Caddesi (Zincirlikuyu–4.Levent)
örneği
irdelendiğinde, ilk önce sanayi bölgesi, daha sonra turizm bölgesi ve son
olarak iş merkezi olarak nitelendirilen bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.
Büyükdere Caddesi’nde (Zincirlikuyu–4.Levent)
uygulanan değişken planlama stratejileri ve yapılan bu fonksiyon
değişimleri sonucunda birçok olumsuz etkiyi yanında getirmiştir. Bu etkinin en
önemlisi Büyükdere Caddesi’ne uygulanan/uygulanamayan farklı planlama
stratejilerinden dolayı bölge bütünsel bir kimliğe sahip olmamasıdır.
1950 yılında İstanbul il sınırı dışında bulunan bölge muhtar tarafından
verilen onaylarla gelişimine sanayi bölgesi olarak başlamıştır. Sanayi yapıları
geniş açıklıklara ve hacimsel olarak büyük kütlelere ihtiyaç duyarlar ve ulaşım
önemli bir girdidir. Bu yüzden kent merkezine yakın ve yapılaşmamış bu bölge
yatırımcıların uğrak yeri haline gelmiştir. Ama bu yapılaşma sürecinde denetim
geciktiği ve hızlı bir gelişim gösterdiği için sanayi bölgesini beslemek için
gerekli olan konut stoğu gecekondulaşma şeklinde gerçekleşmiştir. 1973 yılında
köprünün açılmasıyla iki yaka ulaşımın kolaylığının artması ve gelişimi fark
eden büyük sermaye yatırımcıları bölgede arsa alımlarına başlamış olması
bölgenin kimlik değişimindeki hızlandırıcı faktörler olmuşlardır. İleriki
dönemde yatırımcıların baskıları ve Essien Projesinin gerçekleşmemesi Büyükdere
Caddesi’nin iş merkezi haline dönüşmesine neden olmuştur. Bu dönemden sonra
özellikle yerel yönetimlerin bu değişim sürecinde etkisi büyüktür. Bölgedeki
fabrikaların hızla yüksek yapılara dönmeye başladığı yakın dönemde, arsa
sahiplerinin (yerel yönetimlerle) yapmış oldukları anlaşmalar ya da çıkarılan
özel imar durumları sonucu kişisel karlarını arttırmış olsalar da bölge
yapıların birbiriyle ilişkisini azaltmıştır. Özellikle Büyükdere Caddesi
üzerinde bulunan yapıların, brüt parsel üzerinden yüksek emsal kullanılarak
yapılmış olmaları ve İstanbul İmar Mevzuatında emsale dâhil olmayan alanların
(Bknz ek x) toplam inşaat alanına etkisi göz önüne alındığında, kentsel ölçekte
bölge için hesaplanan birçok değerinin (trafik yoğunluğu, yeşil alan yoğunluğu,
sosyal donatı... vb.) günümüz şartlarında yetersiz kalmasına sebep olmuştur.
Şekil 5.2
La Défense Bölgesi
La Défense bölgesi ise kurulduğu dönemde kent merkezinin dışında
oluşturulan, kamu destekli bir iş merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır. La
Défense aksı imara açıldığı ilk dönemden günümüze hiçbir fonksiyon değişikliği
yaşamamıştır. İlk dönem yapılarının tasarım kriterleri bile belirli sınırlar içine
sokulmuştur. Ayrıca bölgenin yaşayan bir bölge olması için ek fonksiyonlar
(konut, ticaret), ulaşım ağı, kent donatıları v.b. ihtiyaçları da bu stratejik
planlama içerisinde kurgulanmış ve aks bütünsel bir kimliğe sahip olmuştur.
1964 yılında La Défense için hazırlanan nazım planı doğrultusunda
yapılaşma başlamıştır. Küreselleşen ekonomiye paralel olarak gelişen Fransız
ekonomisin bir yansıması olarak bölge gelişim süreçlerinin hızında
dalgalanmalar yaşamıştır. Buna rağmen izlenen kararlı politikalar sonucunda
bölge sahip olduğu kimliği her dönemde korumuştur. Bölgede yapılan yapılar da
bölgenin gelişim sürecine paralel olarak gelişim göstermiş ve kullanıcı
ihtiyaçları ve teknoloji girdileri göz önünde tutularak farklılaşma
göstermiştir. Bölgeyi aktif olarak yaşayan bir bölge haline getirmek için her
dönemde bölgenin büyümesi ve gelişmesiyle orantılı olarak eklemeler
yapılmıştır. Yapıların tekil imar durumları ya da kararları verilerek yapılması
yerine bölge için ihtiyaçlar doğrultusunda ana kararlar alınmış ve yapılaşma
alanı belirlenmiştir. Böylece bölgede yapılan yapılar hem bölgenin
aktifleşmesinde önemli rol oynamış hem de birbirleriyle ilişkileri
sağlanmıştır. Kentsel ölçekte verilen bu karar doğrultusunda bölgeye eklenecek
yeni yükler belirlenmiş ve bu doğrultuda ulaşım ağı, kentsel donatılar, ek
fonksiyonlar (konut, ticaret… vb.)
iyileştirmeler yapılmıştır.
Yaşanan ekonomik krizler ve savaşlara rağmen,
kent merkezlerindeki arazilerin değerlenmesi ve gelişen teknolojiyle dünyada
yüksek yapıların gelişim süreci hızlanmıştır. Günümüzde yüksek
yapılarının tasarlanması fikri, şirketlerin bir nevi güçlerini göstermek
amacıyla sembolik prestij yapıları olmalarından ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda
yüksek yapılar; ortaya koydukları sorunlar, sahip oldukları potansiyelleri ile
günümüzün göz ardı edilemez gerçeği haline gelmişlerdir. Buna rağmen kent
dokusu için yapılan örneklemelerde eski kentleri daha ön plana çıkarmamızın
sebebi ise yapıların birbiriyle ve toplumla kurdukları ilişki yüzündendir.
Günümüzdeki Büyükdere Caddesi ve La Défense Bölgesinin arasındaki temel
farklardan bir diğeri ise bu ilişkilerdir. Bu farklılaşmaya sebep olan unsur kent kimliği ile bölgenin birbiriyle olan ilişkinin doğru kurulup
kurulamadığıdır. Çünkü bir kentin kimliğini sadece yapma ve doğal çevre ile
tanımlayamayız. Bu kimliği tamamlayan asıl etmen toplumdur. Bu bağlamda kent
toplumun yaşamını sürdürebilmeleri için çeşitli sosyal, kültürel ve ekonomik
gereksinimleri karşılayarak barındıkları yerleşimlerdir. Kentin içerisindeki topluma
hizmet eden alanlar toplum iletişiminde önemli bir yer tutar. Bu yüzden
gündelik yaşam içerisinde farklı dil, ırk, din, kültür... v.b. özelliğe sahip
bireylerin iletişimi sağlayan alanların varlığı kentlileşme sürecinde zorunlu
bir unsurdur. Bu mekânlar kamusal alanlardır.
Habermas’ın "Kamusal Alanın Yapısal
Dönüşümü: Burjuva Toplumunun Bir Kategorisi Üzerine Araştırmalar" (Strukturwandel der Öffentlichkeit) adlı
kitabında ilk ele aldığı kamusal alan tanımı zaman içerisinde değişen toplum
yaşayış ve alışkanlıkları yüzünden farklılaşmıştır. Toplum tarafından
kullanılan alanların sahip oldukları kimlik değişmeye başlamıştır. İlk defa
Webber tarafından 1964'te kullanılmış olan "Non-place" yani
"Yersizlik" kavramı, günümüz toplum anlayışına hizmet eden, alışveriş
merkezleri, tren istasyonları, havaalanları gibi ulaşım ve geçiş alanları
olarak kullanılan mekânlar olarak tanımlanmaktadır. Gündelik yaşam içersinde bu
alanlar toplumun ortak kullanım alanlarına dönüşmeye başlamıştır. Bu değişim
sonucu özel-kamusal alan sorunsalı ortaya çıkmıştır.
Büyükdere Caddesi üzerinde bulunan yüksek yapılar ve bunların kamusal
alan ilişlikleri şu şekilde yorumlanabilir:
Şekil 5.3
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Kanyon
Kanyon örneğinde tasarım kriteri olarak gösterilen kamusal alan kimliği
özel-kamusal alan ikilemini barındırmakta bu yüzden mülkiyet sorununu
içermektedir. Büyükdere Caddesi ile kurduğu geçirgen bağ, kamusal alanın
sürekliliği için elverişli olsa da özel mülkiyet olarak kullanılan alanın
toplumun tüm bireyleri için her zaman kullanabilirliği mümkün olmadığından
günümüzde sıkça tartışılan özel-kamusal alan tartışmasını içermektedir. Ayrıca
yapının tasarımı sırasında alışveriş merkezinin olduğu bölümün sokak kültürüyle
ilişkilendiği belirtilmiştir. Buna rağmen yapıda kısa bir süre önce olumsuz
hava koşulları nedeniyle asma germe elemanlarla kapatılan mekân, bu özelliği
taşımadığını kendisi göstermiştir. Bunun yanı sıra, alışveriş merkezinde
bulunan mağazaların belirli bir ekonomik kesime hitap etmesi kamusal alanların
en önemli özelliği olan toplumun tüm kesimlerinin ortak kullanabildikleri
mekânlar olmasıyla da çelişmektedir. Yapının önünde bulunan alan ise kule ve
alışveriş merkezine giriş için sokak hizasından sahip olduğu geri çekilme
sonucu oluşmuştur ve bir meydan potansiyeline sahiptir. Bu alanın Büyükdere
Caddesi’ndeki diğer yüksek yapılara bakılarak daha fazla ortak kullanıma açık
olduğu görülmektedir. Mekân duygusunu tam olarak yaratamamasından kaynaklan
kamusal alan sorgusu karşımıza çıkmaktadır. Meydanın kentsel donatılarla
desteklenmemesi ve toplum tarafından daha fazla kullanım imkânı sunacak farklı
fonksiyonlar yüklenmemesi geçiş alanı kimliğinin daha ön plana çıkmasını
sağlamaktadır.
Şekil 5.4
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Metrocity
Metrocity örneğinde ise yapının önünde bırakılan alanın yerel yönetimle
yapılan bir anlaşma zorunluluğun ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Buna
rağmen sokak hizasından sahip olduğu geri çekilme sonucu bir meydanlaşmaya
sahiptir. Metro çıkışının da bu meydanlaşmış alana olması ve yakın dönemde 1.
Leventte geçişi ağlayan ışıklandırma sisteminin kaldırılarak metroya ulaşımı
sağlayan bu geçişin alt geçit olarak kullanılmaya başlanılmasına rağmen bu
alanın sahip olduğu potansiyel aktif olarak kullanılmamaktadır. Bunun sebebi
olarak bu alanda mekân duygusunun yaratılamamasıdır. Yoğun olarak kullanılan
bölgede kamusal alan için önemli bir potansiyele sahip alan, yapıya ulaşım için
kullanılan geçiş alanı olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca bu alanda bekleyen
özel güvenlik görevlileri bu alanın kamusal-özel alan kimlik sorununun
göstergesidir.
Şekil 5.5
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Sabancı Center
Sabancı Center örneğinde yapı önünde bırakılan alanın Büyükdere
Caddesi’nden izole edilerek sadece yapının kullanımına verildiği görülmektedir.
Ayrıca yapı kullanıcıları bile, yapı
tasarımı sırasında doğal çevrenin iyi etüd edilmemesinden ya da günümüze kadar
değişen kentteki hâkim rüzgârın (bölgede yapılan yüksek binaların hâkim rüzgâr
üzerindeki etkisinden) kaynaklı sorunlardan ötürü bu alanı sadece geçiş alanı
olarak kullanmaktadır. Yapının
parselinin duvarla çevrili olması ve önünde bırakılan yeşil alanın aktif olarak
kullanılamaması kamusal alan ilişkisi
bakımından diğer zayıf yönleridir.
Şekil 5.6
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Tekfen
Tekfen Tower örneğinde ise yapının caddeden geri çekilerek etkisinin
arttırılmak istenilmesi bir tasarım kriteri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapının önünde bırakılan alan özel aydınlatma tasarımı sayesinde bir yönlenim
kazandırdığı belirtilmesine rağmen, yapının bulunduğu arazinin tellerle çevrili
olması ve toplum tarafından erişebilirliğinin kısıtlanması kent içindeki ortak
kullanım alanı olma özelliği ortadan kalmaktadır. Metrocity ve Kanyon
örneklerin bu alanın geçiş noktası olma özelliği bile burada
kullanılamamaktadır.
Prestij yapısı olarak yapılan ve bölgedeki yüksek yapıların yapılmasında
katalizör görevi gören İş Bankası Kuleleri, bünyesinde bulunan alışveriş
merkezini yapı kullanıcıları için düşünerek içe dönük bir şekilde tasarlanmıştır.
Konferans Salonu ve Sergi Alanı dış kullanıcı açık olsa bile öncelik kendi
bünyesinde kullanılması olmuştur. Fonksiyonel olarak alınan bu kararlar yapının
Büyükdere Caddesi ve arkasında bulunan konut dokusunda izole olmasına neden
olmuştur. Yapı sınırları belirlenmiş ve kontrollu girişler yapılmıştır. Bu da
yapı önünde İETT durağı olması rağmen (aktif kullanıcı sayısı arttıran etken)
ilişki kurulamadığından yapı önünde bırakılan alan aktif olarak kullanılmasına
izin vermemiştir. Ayrıca yapının konut adasına bakan bölümün açık otopark olarak
kullanılması ve buranın konutlarla arasına set çekmesi içe dönük yapısını
perçinlemektedir.
Şekil 5.7
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Tat Towers
Büyükdere Caddesi’ndeki yüksek yapılar ve kamusal alan ilişkisi sorgulandığında
karşımıza çıkan sonuç, bölgenin mevcut durumu hakkında da önemli bilgiler
içermektedir. Büyükdere Caddesi’ndeki yapılar ve kamusal alan kullanımı tekil
olarak incelendiğinde, kamusal alan kimliğinin tasarım kriteri ya da
zorunluluğu (yönetmelik gereği ya da yasal anlaşmalar) olarak ele alındığı
görülmektedir. Buna rağmen yapılan uygulamalarda yapının zeminiyle kentin
ilişkisini sağlayan alanların mevcut durumu incelendiğinde kamusal alan
kimliğinden uzak ve kullanışsız alanlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Toplum
tarafından kullanılmasına izin verilen alanlar geçiş alanları olarak ve
kamusal-özel alan sorununu barındırmaktadır.
La Défense bölgesinde bulunan yüksek yapılar ve bunların kamusal alan
ilişkileri şu şekilde yorumlanabilir:
Coeur Defence, La Défense yaya aksı üzerinde
tasarlanan yeni nesil yapılarındandır. Yeni nesil yapıların doğal ve yapma
çevre girdileri üzerinden etkileşimlerini gösteren önemli bir örnektir. Daha
önceki dönemdeki yapıların kullanıcı rahatsızlıklarını göz önünde tutularak
tasarım yapılan bu dönemde, yalıtım (ses ve ısı), gün ışığı kullanımı için
yapılan parçalı kütle tasarımların etkisi Coeur Defence yapısında
görülmektedir. 5 kütle olarak tasarlanan yapının ön kısımda La Défense yaya
aksıyla ilişkili olan 3 kütlesi az katlı ve yaya aksının üzerine konsol olarak
tasarlanarak, hem insan ölçeğinde bir yapı etkisi yaratılmış hem de algı etkisi
kuvvetlendirilmiştir. Tüm aks üzerinde kentsel donatılar ve peyzaj öğeleri
referans alınarak önde olan 3 kütle birbirine atriumlu bir giriş ile kamusaldan
mekândan özel mekâna geçiş tanımlamasını vurgulamıştır. Yapının arkasında
bulunan 2 kütle çevresindeki yüksek yapıların oranları altında geri plana
düşmemiş ve hâkimiyetini göstermiştir. Ayrıca yapının önünde metro çıkışının bulunması
ve bu alanın yeşil doku ile kentsel donatılar ile desteklenmesi yapının
çevresinin aktif olarak kullanılmasını sağlamaktadır.
Şekil 5.8
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Coeur Defence
Grande Arche, La Défense aksını tamamlayan
simgesel bir yapıdır. Günümüzdeki yapılar ve çevresindeki kamusal alan
kullanımı üzerine yapılan tartışmalar için önemli bir referans olarak karşımıza
çıkmaktadır. Tüm yaya aksının noktalandığı bu yapının ortası küp şeklinde
boşaltılarak Paris’teki tarihi aksın devamını simgelemektedir. Yapı önünde
yapılan merdivenler günlük yaşamın içerisine dâhil olmuş ve toplum tarafından
aktif olarak kullanılmaktadır. Bölgede çalışanların uğrak yeri haline gelen
mekân, belirli organizasyonların etkinlik alanı olarak da kullanılmaktadır. Yapı
önündeki basamaklar kimi zaman bir stadyum tribünü gibi, kimi zaman açık hava
tiyatrosu sahnesi, kimi zaman da sokak sanatı etkinliklerinin yapıldığı bir
gösteri merkezi gibi kullanılmaktadır. Yapının bünyesinde bulunan kamu
daireleri (bakanlık ve müdürlükler) ve ofisler bu durumdan olumsuz olarak
etkilenmemektedir. Ülkemizdeki bir kamu dairesinin ya da bir kamu yapısının
kurgusu düşünüldüğünde sınırları muhakkak güvenlik önlemleri nedeniyle duvar,
set vb. kapatılmaktadır. Bu bağlamda, yeni yapı üretim tekniklerinin gelişimine
paralel olarak ulaşılan teknoloji, yapı tasarımı yapılırken kent üzerinde
olumlu etkiler yapacak şekilde kullanıldığında toplum tarafından aktif
kullanılan, konforlu mekânlara ulaşmanın ispatı olan bir yapıdır. Kamu ya da
özel yapıların kamusal alan kimliği oluşturmadaki etkisine önemli bir örnektir.
Şekil 5.9
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Axa
Axa (Asur/ CB31) La Défense aksının dışında
yer alan bir yapı olmasına ve La Défense ile arasında karayolu olmasına rağmen
aksa bir köprüyle bağlanmaktadır. Bu köprü sayesinde doğrudan yapı girişine
ulaşılmaktadır. Böylece yapı kamusal mekânla bağlantısını koparmamakta ve yaya
akışında da uzun duraklamalara neden olacak karayolu engelini aşmaktadır.
Önünde bırakılan yeşil alan ve kentsel donatılarda yapının çevresinin aktif
olarak kullanılmasını sağlamaktadır.
Şekil 5.10
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Maison De La Défense
Maison De La Défense, yüksek bir yapı
olmamasına rağmen yüksek yapıların ön plana çıktığı bir bölgede mimari tasarım
karakteri ve kamusal alan kimliği oluşumuna sağladığı etkiyle önemli bir
yapıdır. CNIT yapısının yanında bulunan yapı La Défense yaya aksı üzerinde
tasarlanmıştır. Yapıyı önemli kılan nokta yapının arkasında bulunan Areva,
Total ve Residance Leclerc… vb. yapılara La Défense yaya aksından geçiş
sağlanmasına imkan sunan kütlesel bir boşluğa sahip olmasıdır. Yapının önünde
bulunan heykellerle de mimarlık kültürü ile diğer sanatlar arasındaki
etkileşimi simgelemektedir. Kent donatılarıyla etkileşimi sayesinde yapının
çevresi aktif olarak (kent yaşamına) yaşama dâhil olmuştur. Ayrıca La
Défense yaya aksına hiza oluşturan iki
kütlenin ortasındaki kütlenin geri çekilmesiyle yapının oluşturdu geçirgenliğin
yanı sıra kendi kullanımı için de bir toplanma alanı sağlamaktadır.
Şekil 5.11
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Les Miroirs
Les Miroirs, bölgedeki 3. dönem yapıların
simgelerindendir. Parçalı ve azalan katlı kütlesiyle insan ölçeğiyle mimari
etkileşimi sağlamaktadır. Axa örneğinde olduğu gibi La Défense ile arasında
karayolu olmasına rağmen aksa bir köprüyle bağlanmaktadır. Yapının La Défense
bölgesine bakan cephesinde parçalı kütleler belirli katlarda köprülerle
bağlanarak farklı yapı bloklarının birbiriyle ilişkisi kurulmuştur. Ayrıca bu
blokların arasında kalan açık mekân, yapının toplanma alanı olarak
tasarlanmıştır.
Şekil
6.12 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında CNIT
CNIT bölgedeki ilk yapı olma özelliğine
sahiptir. Sahip olduğu form ve aksın oluşumuna etkisi ile bölgedeki en önemli
yapılardan birisidir. Yapıldığı dönemdeki sergileme alanı fonksiyonu değişen
yaşam şartlarına göre revize edilmiştir. La Défense yaya aksına toplu taşımada
önemli bir rol oynayan metro ulaşım ağıyla hem yapı içerisinde hem de yapı
önünde bulunan giriş-çıkışlarla etkileşim içerisindedir. Ayrıca yapı önünde
bulunan ve bölgedeki çalışan, ziyaretçi… vb. için bilgilendirme panoları ve
ulaşım, iletişim ihtiyaçlarının karşılanabildiği bankolar sayesinde aksın
yaşamına dâhil olmuştur.
Şekil 5.13
Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Gan
Gan yüksekliği ile ikinci nesil yapıların
simgelerinden birisidir. Gün ışığını aktif kullanmak için haç şekilde
tasarlanan yapı La Défense yaya aksından geri çekilmiştir. Geri çekildiği
bölgedeki metro çıkışı ile aksın ortasındaki süreklilik gösteren kulvarın varlığını
korumuştur. Yalın bir saçakla girişini simgeleyen yapı önündeki kentsel
donatılar ve yeşil alanla kamusal alan kimliğini desteklemiştir.
Bu bağlamda Büyükdere Caddesi ve La Défense aksı üzerinde bir
karşılaştırma yapılmak istenildiğinde La Défense aksından farklı olarak
Büyükdere Caddesi’nde kamusal alan kullanımı açısından bütünlük gösterebilecek
bir alanın bulunmaması en temel sorundur. Büyükdere Caddesi’ndeki yapılar tekil
davranışlar gösterirken, La Défense aksında bulunan yapılar Maison De La Défense örneğinde olduğu gibi birbirileriyle etkileşim
sağlayarak bir bütün gibi davranabilmektedirler. Ayrıca Büyükdere Caddesi’ndeki
yapılar algı gücünü kuvvetlendirmek için ya da yönlenişini artırmak için sokak
hizasından bir geri çekilme eğilimi gösterirken, La Défense aksındaki yapılar
ortadaki yaya aksını sınırlarken, bir kent hizası oluşturmakta ve aksın
bütünlüğünü korumaktadırlar. Coeur Defence örneğinde olduğu gibi kimi zaman
parçalı tasarımlara gitmekte ve aksa bakan cephelerde insan ölçeğinden algıyı
yükseltecek (az katlı kütleler) ve ulaşımı engellemeyecek (konsollar sayesinde
yayaların bu konsolların altında yürümesi) çözümler sunmaktadırlar. Maison De La Défense örneğin de olduğu gibi kimi zaman parçalı kütle
tasarımları yaya aksını tanımlarken geri çekilmeleri sayesinde kendileri için
toplanma alanı oluşturmaktadır.
Büyükdere Caddesi ve La Défense aksı
arasındaki en temel fark araç trafiğine kapalı olan La Défense’ın toplum için
daha fazla etkileşim alanı sunmasıdır. Büyükdere Caddesi’nin ortasında bulunan
araç yolları (3’er şeritten 6 şerit), La Défense’ı çevrelemiş, zorunlu olan
kısımlarda da altında kurgulanmıştır. La Défense’da bulunan yaya aksı kendini
çevreleyen karayolları üzerinden köprüler sayesinde yakın çevresiyle yaya
ulaşımını ve dolayısıyla kamusal açık mekânların sürekliliğini sağlamıştır.
Büyükdere Caddesi’nde bulunan yapılarda ise aks boyunca ve aksı üzerinde yatay
geçişleri sağlayacak geçiş alanları bulunmamaktadır. Bulunan geçişlerde son
dönemde ya revizyona uğramış ya da kaldırılmıştır. 1. Levent’te bulunan
sinyalizasyon sistemi kaldırılarak cadde üzerindeki karşıdan karşıya geçişler
sadece metro bağlantı geçişleriyle sağlanmaya başlanılmıştır.
La Défense Bölgesi’nde konut fonksiyona sahip
yapıların belirli oranda dağıtılması, gece aydınlatma elemanlarının yapılardaki
aydınlatmayla desteklenmesi gece de bölgenin aktif yaşantısının devamlılığını
sağlamaktadır. Grande Arche merdivenleri ve önündeki boş alan sayesinde
düzenlenen etkinliklerin belirli bir kısmının gece yapılması da bu aktif
yaşantıyı desteklemektedir. Büyükdere Caddesi’nde ise 1950’li yılların başında
düşük gelirliler için Alman ekolüyle yapılan konutların, zaman içerisinde
ticaret fonksiyonuna dönmesi ve aks üzerindeki yapıların kopuklunun yanı sıra
yeterli aydınlatmanın ve duraklama noktaların (kent donatıları ya da ortak
kullanıma uygun fonksiyonların) bulunmaması bölgenin gece kullanılabilirliği
azaltmaktadır. Yüksek yapılara eklemlendirilen rezidans kültürünün içe dönük
yapısı da alanın aktif olarak kullanılmasını engellemektedir. Yapıların
kullanıcıları ve çevresindeki konut dokusu için yeterli ortak kullanım alanları
olmaması bölgenin yaşam aktivitelerini ve süresini azaltmaktadır. Bölge geçiş
alanı olarak kullanılmakta ve kent yaşayışının içine aktif olarak katılması
engellemektedir. Değişen kent yaşayış biçimi sebebiyle buradaki yapıların sahip
oldukları ticaret fonksiyonu (alışveriş merkezleri) buluşma noktaları haline
gelmiş olsalar da, özel alanlar olmaları sebebiyle kamusal alan kimliğine sahip
değillerdir.
Büyükdere Caddesi’nin İstanbul için önemli bir merkez olduğu ve bu
bölgede yaşama ve bölgeyi kullanma potansiyelinin fazla olduğu göz önünde
tutularak farklı disiplinlerin ortak çalışması sonucu insan ölçeği ve kent
ölçeği göz önünde alınarak önlemler alınmalıdır.
Yapılan karşılaştırmalar ve değerlendirmeler sonucunda Büyüdere Caddesi
(Zincirlikuyu-4.Levent) için tanımlanan sorun ve potansiyeller doğrultusunda
mekânsal ve bütünsel düzenlemeler gerekmektedir. Öncelikli olarak yapılması
gereken varolan/sorgulanan kent dokusunun iyileştirilmesi olmalıdır. Bu
bağlamda mekânsal eklemeler ve düzenlemeler yapılarak nitelikli ve sağlıklı bir
kent dokusu oluşturulmadır. Bunun için bölgedeki yapıların birbirleriyle
ilişkileri kuvvetlendirilmeli ve duraklama noktaları yapılmalıdır. Ayrıca
alınacak yeni stratejik kararlar ışığında bölgenin vizyonu yeniden sorgulanmalı
ve kentle olan ilişkisi kurgulanmalıdır. Üst ölçekte verilen bu kararlarla,
bölgede yeni yapılacak yapılar için uyulması zorunlu kılınacak tasarım kriterleri
belirlenmeli ve bunlar imar notlarına eklemlendirilmelidir. Bu tasarım
kriterleri özellikle Türkiye şartlarında değişen siyasi ortam/yerel yönetimden
etkilenmeyecek yapıya sahip olmalıdır. Ancak bu sayede hem kentsel ölçekte hem
de yapısal ölçekte sürdürülebilir bir planlama anlayışı sağlanabilir.
Bölgede yapılması gereken iyileştirme zorunluluğu dışında, bundan sonra
yapılacak yapılar için mevcut yapıların sorunları göz önünde bulundurularak
dikkat edilmesi gerekenler şu şekilde özetlenebilir:
·
Bölge için kritik bir noktaya
gelen siluet etüd edilerek, bundan sonraki yapılacak yapıların yerleri etüd
edilmelidir.
·
Doğal çevre etkenleri göz önünde
tutularak yapı tasarımları yapılmalıdır. Yapılan her yüksek yapının kent
üzerinde bulunan hâkim rüzgâr yönünü etkilediği, çevresindeki güneşlenme
miktarının değiştirdiği gibi etkiler göz önünde bulundurulmalıdır.
·
Büyükdere Caddesi’nin bundan
sonraki gelişim sürecinde, bölge için üretilecek olan alan kullanım
stratejisinin sadece fonksiyona bağımlı olarak yapılmasının yanı sıra etkileşim
planını da barındırması gerekmektedir.
·
Bölgedeki potansiyel ve imara açık
arsaların imar durumları incelenmeli (TASK, KAKS… vb.) mevcut durumun
iyileştirilmesi için yasal zorunluluklar imar durumlarına eklenmelidir.
·
Yüksek yapıların ve çevresinin
gece gündüz kullanım devamlılığının sağlanması için önlemler alınmalı, ayrıca
gece için aydınlatmalar güçlendirilmelidir.
·
Bölgedeki alt yapı sorunu, ulaşım
sorunu ve otopark sorunu için etüt çalışmaları ve alternatif öneriler
yapılmalıdır.
·
Mevcut durumda
elverişsiz/kullanışsız olan sosyal ilişkileri arttıracak açık kapalı mekânlar
düzenlenmeli ve sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan yakın çevresiyle
bütünleşmesi sağlanmalıdır.
·
Yüksek yapıların insan ölçeğindeki
sürekliliği sağlanmalı ve yüksek yapıların farklı kotlarında yaya kullanımına
izin veren, ortak kullanıma izin veren alanlar yapılmalıdır.
·
Bölgede toplum tarafından aktif
kullanılabilecek etkinlik alanları oluşturulmalı ve sanatsal etkinlikler
düzenlenmesi teşvik edilmelidir.
·
Büyükdere Caddesi üzerindeki yaya
aksları (kaldırımlar) birbirleriyle ilişkilendirilmeli, gerekli noktalara ya
üst geçit ya da yeni alt geçişler yapılarak yaya trafiği akışının sürekliliği
sağlanmalıdır.
·
Mevcut yapıların sahip oldukları
ortak kullanım alanları yeniden düzenlenmeli ve mülkiyet sorunu çözülerek
Büyükdere Caddesi üzerindeki yaya akslarıyla(kaldırımlarıyla) ilişkisi
kurulmalıdır.
Aynı dönemde yapılaşmaya başlamış olan ve
günümüzde de aynı fonksiyona sahip olan Büyükdere Caddesi ve La Defense Bölgesi
izlenen planlama politikaları sonucu farklı kimliklere sahip olmuşlardır.
Kentsel ölçekte alınan kararlar sonucu oluşan bu farklılaşma sürdürülebilir
planlama politikalarının önemini ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda yüksek
yapılar ve kamusal alan ilişkisi incelenirken sadece yapıların kentle
kurdukları tekil ilişkilerle değil, birbirleriyle ve kentle olan ilişkileri
incelenmelidir.