20 Eylül 2013 Cuma

Büyükdere Caddesi ve La Défense Arası 'Gel-Git'ler

Bu yazıda günümüz gerçeği olarak karşımıza çıkan yüksek yapılar ve toplumsal değişime paralel olarak farklılık göstermeye başlayan kamusal alan ilişkisi sorgulanmaktadır. Bu sorgulama sırasında kamusal yapı tanımı ve özellikleri incelenerek, günümüzdeki kamusal mekân tanım ve anlayışının yüksek yapılarla ilişkisi irdelenmiştir.

Şekil 5.1 Büyükdere Caddesi
Kamusal alan kullanımı açısından yüksek yapıların incelenmesi İstanbul’un en önemli iş merkezi aksı olan Büyükdere Caddesi üzerinden yapılmıştır. Büyükdere Caddesi bünyesindeki Zincirlikuyu–4.Levent bölgesi pilot bölge olarak belirlenmiştir. Bu bölgenin seçilmesindeki sebeplerden en önemlisi; iki yakayı (Avrupa-Anadolu) birbirine bağlayan köprülerin arasında kalması ve gelişim süreci sırasında bu ulaşabilirliği yüzünden bölgenin iş merkezi olarak belirlenmesidir. Bu çalışmanın nesnel kılınabilmesi için benzer fonksiyona sahip bir örneğin de incelenmesi gerekliliği göz önüne alınarak, aynı dönemde yapılaşmaya başlamış olan ve günümüzde aynı fonksiyona (MİA/ Merkezi İş Alanı) sahip olan La Défense bölgesi incelenmiştir. Mevcut durumları arasındaki farklı karakterlerin nedenleri, gelişim süreçleri ve bünyelerindeki yapılar da incelenerek bir karşılaştırma yapılmak istenilmiştir. Ayrıca son dönemde sınırlı davetli yarışma sonucu bu bölgelerde elde edilen ve kamusal alan sorgusu üzerine kurgulanan iki tasarım irdelenerek, akslara günümüzdeki bakış açısı yakalanmak istenilmiştir. Bu bağlamda Büyükdere Caddesi ve La Défense karşılaştırılırken üzerinde durulması gerekilen ilk nokta bölgelerdeki planlama politikalarıdır.

1950’lerden sonra dünyayı hızla saran küreselleşme ve bunu takip eden ihtiyaç farklılıklarına cevap vermek zorunda kalan kentler, bir değişim süreci içine girmiştir. Kentlerin değişen şartlara (ekonomi, sosyal farklılık, çevre koşulları, yaşam kalitesi… vb.) ayak uydurabilmeleri, doğru planlama anlayışının uygulanmasıyla mümkün olur. Bu da ancak stratejik bakış açısını yakalayarak sağlanabilir. Sürdürülebilir bir planlama anlayışı sayesinde kentin kimliği ve bu kimliği tanımlayan alt öğeleri değişimlere uygun tepkiler verebilirler.
Günümüzde kent gelişimleri tekil mimari yapı eklenmeleriyle değil, kent parçacıklarının eklenmesiyle olmaktadır. Bu bağlamda kentsel ölçekteki planlamaların sürdürülebilir olabilmesi için uzun dönemli stratejik planlama süreçlerinin bir parçası olarak ele alınması ve kurgulanması gerekmektedir. Kent üzerinde yetki sahibi olan birimlerin, ortak karar üretme mekanizması içerisinde uzlaşmacı ve aldıkları kararların sürekliliği konusunda takipçi olmaları gerekmektedir. Aksi bir tutum sonucu ortaya çıkan değişiklikler ve tutumlar kentlerin gelişim süreci üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkarır.

Türkiye’de izlenen planlama politikalarında olduğu gibi, kentsel projeler alanında da tutarsızlık görülmektedir. Dönemsel çözümler aramak ve dönemsel kararlar vermek planlama kararlarındaki sürdürülebilirliği engellemektedir. Kentsel projeleri sadece proje alanı olarak düşünmek yerine kentin bütünüyle ele almalı ve kentin vizyonuyla örtüşmesi hedeflenmelidir.

Bu bağlamda Büyükdere Caddesi (Zincirlikuyu–4.Levent)  örneği irdelendiğinde, ilk önce sanayi bölgesi, daha sonra turizm bölgesi ve son olarak iş merkezi olarak nitelendirilen bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyükdere Caddesi’nde (Zincirlikuyu–4.Levent)  uygulanan değişken planlama stratejileri ve yapılan bu fonksiyon değişimleri sonucunda birçok olumsuz etkiyi yanında getirmiştir. Bu etkinin en önemlisi Büyükdere Caddesi’ne uygulanan/uygulanamayan farklı planlama stratejilerinden dolayı bölge bütünsel bir kimliğe sahip olmamasıdır.

1950 yılında İstanbul il sınırı dışında bulunan bölge muhtar tarafından verilen onaylarla gelişimine sanayi bölgesi olarak başlamıştır. Sanayi yapıları geniş açıklıklara ve hacimsel olarak büyük kütlelere ihtiyaç duyarlar ve ulaşım önemli bir girdidir. Bu yüzden kent merkezine yakın ve yapılaşmamış bu bölge yatırımcıların uğrak yeri haline gelmiştir. Ama bu yapılaşma sürecinde denetim geciktiği ve hızlı bir gelişim gösterdiği için sanayi bölgesini beslemek için gerekli olan konut stoğu gecekondulaşma şeklinde gerçekleşmiştir. 1973 yılında köprünün açılmasıyla iki yaka ulaşımın kolaylığının artması ve gelişimi fark eden büyük sermaye yatırımcıları bölgede arsa alımlarına başlamış olması bölgenin kimlik değişimindeki hızlandırıcı faktörler olmuşlardır. İleriki dönemde yatırımcıların baskıları ve Essien Projesinin gerçekleşmemesi Büyükdere Caddesi’nin iş merkezi haline dönüşmesine neden olmuştur. Bu dönemden sonra özellikle yerel yönetimlerin bu değişim sürecinde etkisi büyüktür. Bölgedeki fabrikaların hızla yüksek yapılara dönmeye başladığı yakın dönemde, arsa sahiplerinin (yerel yönetimlerle) yapmış oldukları anlaşmalar ya da çıkarılan özel imar durumları sonucu kişisel karlarını arttırmış olsalar da bölge yapıların birbiriyle ilişkisini azaltmıştır. Özellikle Büyükdere Caddesi üzerinde bulunan yapıların, brüt parsel üzerinden yüksek emsal kullanılarak yapılmış olmaları ve İstanbul İmar Mevzuatında emsale dâhil olmayan alanların (Bknz ek x) toplam inşaat alanına etkisi göz önüne alındığında, kentsel ölçekte bölge için hesaplanan birçok değerinin (trafik yoğunluğu, yeşil alan yoğunluğu, sosyal donatı... vb.) günümüz şartlarında yetersiz kalmasına sebep olmuştur.

Şekil 5.2 La Défense Bölgesi
La Défense bölgesi ise kurulduğu dönemde kent merkezinin dışında oluşturulan, kamu destekli bir iş merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır. La Défense aksı imara açıldığı ilk dönemden günümüze hiçbir fonksiyon değişikliği yaşamamıştır. İlk dönem yapılarının tasarım kriterleri bile belirli sınırlar içine sokulmuştur. Ayrıca bölgenin yaşayan bir bölge olması için ek fonksiyonlar (konut, ticaret), ulaşım ağı, kent donatıları v.b. ihtiyaçları da bu stratejik planlama içerisinde kurgulanmış ve aks bütünsel bir kimliğe sahip olmuştur.

1964 yılında La Défense için hazırlanan nazım planı doğrultusunda yapılaşma başlamıştır. Küreselleşen ekonomiye paralel olarak gelişen Fransız ekonomisin bir yansıması olarak bölge gelişim süreçlerinin hızında dalgalanmalar yaşamıştır. Buna rağmen izlenen kararlı politikalar sonucunda bölge sahip olduğu kimliği her dönemde korumuştur. Bölgede yapılan yapılar da bölgenin gelişim sürecine paralel olarak gelişim göstermiş ve kullanıcı ihtiyaçları ve teknoloji girdileri göz önünde tutularak farklılaşma göstermiştir. Bölgeyi aktif olarak yaşayan bir bölge haline getirmek için her dönemde bölgenin büyümesi ve gelişmesiyle orantılı olarak eklemeler yapılmıştır. Yapıların tekil imar durumları ya da kararları verilerek yapılması yerine bölge için ihtiyaçlar doğrultusunda ana kararlar alınmış ve yapılaşma alanı belirlenmiştir. Böylece bölgede yapılan yapılar hem bölgenin aktifleşmesinde önemli rol oynamış hem de birbirleriyle ilişkileri sağlanmıştır. Kentsel ölçekte verilen bu karar doğrultusunda bölgeye eklenecek yeni yükler belirlenmiş ve bu doğrultuda ulaşım ağı, kentsel donatılar, ek fonksiyonlar (konut, ticaret… vb.)  iyileştirmeler yapılmıştır.

Yaşanan ekonomik krizler ve savaşlara rağmen, kent merkezlerindeki arazilerin değerlenmesi ve gelişen teknolojiyle dünyada yüksek yapıların gelişim süreci hızlanmıştır. Günümüzde yüksek yapılarının tasarlanması fikri, şirketlerin bir nevi güçlerini göstermek amacıyla sembolik prestij yapıları olmalarından ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda yüksek yapılar; ortaya koydukları sorunlar, sahip oldukları potansiyelleri ile günümüzün göz ardı edilemez gerçeği haline gelmişlerdir. Buna rağmen kent dokusu için yapılan örneklemelerde eski kentleri daha ön plana çıkarmamızın sebebi ise yapıların birbiriyle ve toplumla kurdukları ilişki yüzündendir. Günümüzdeki Büyükdere Caddesi ve La Défense Bölgesinin arasındaki temel farklardan bir diğeri ise bu ilişkilerdir. Bu farklılaşmaya sebep olan unsur kent kimliği ile bölgenin birbiriyle olan ilişkinin doğru kurulup kurulamadığıdır. Çünkü bir kentin kimliğini sadece yapma ve doğal çevre ile tanımlayamayız. Bu kimliği tamamlayan asıl etmen toplumdur. Bu bağlamda kent toplumun yaşamını sürdürebilmeleri için çeşitli sosyal, kültürel ve ekonomik gereksinimleri karşılayarak barındıkları yerleşimlerdir. Kentin içerisindeki topluma hizmet eden alanlar toplum iletişiminde önemli bir yer tutar. Bu yüzden gündelik yaşam içerisinde farklı dil, ırk, din, kültür... v.b. özelliğe sahip bireylerin iletişimi sağlayan alanların varlığı kentlileşme sürecinde zorunlu bir unsurdur. Bu mekânlar kamusal alanlardır.

Habermas’ın "Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü: Burjuva Toplumunun Bir Kategorisi Üzerine Araştırmalar" (Strukturwandel der Öffentlichkeit) adlı kitabında ilk ele aldığı kamusal alan tanımı zaman içerisinde değişen toplum yaşayış ve alışkanlıkları yüzünden farklılaşmıştır. Toplum tarafından kullanılan alanların sahip oldukları kimlik değişmeye başlamıştır. İlk defa Webber tarafından 1964'te kullanılmış olan "Non-place" yani "Yersizlik" kavramı, günümüz toplum anlayışına hizmet eden, alışveriş merkezleri, tren istasyonları, havaalanları gibi ulaşım ve geçiş alanları olarak kullanılan mekânlar olarak tanımlanmaktadır. Gündelik yaşam içersinde bu alanlar toplumun ortak kullanım alanlarına dönüşmeye başlamıştır. Bu değişim sonucu özel-kamusal alan sorunsalı ortaya çıkmıştır.

Büyükdere Caddesi üzerinde bulunan yüksek yapılar ve bunların kamusal alan ilişlikleri şu şekilde yorumlanabilir:

Şekil 5.3 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Kanyon
Kanyon örneğinde tasarım kriteri olarak gösterilen kamusal alan kimliği özel-kamusal alan ikilemini barındırmakta bu yüzden mülkiyet sorununu içermektedir. Büyükdere Caddesi ile kurduğu geçirgen bağ, kamusal alanın sürekliliği için elverişli olsa da özel mülkiyet olarak kullanılan alanın toplumun tüm bireyleri için her zaman kullanabilirliği mümkün olmadığından günümüzde sıkça tartışılan özel-kamusal alan tartışmasını içermektedir. Ayrıca yapının tasarımı sırasında alışveriş merkezinin olduğu bölümün sokak kültürüyle ilişkilendiği belirtilmiştir. Buna rağmen yapıda kısa bir süre önce olumsuz hava koşulları nedeniyle asma germe elemanlarla kapatılan mekân, bu özelliği taşımadığını kendisi göstermiştir. Bunun yanı sıra, alışveriş merkezinde bulunan mağazaların belirli bir ekonomik kesime hitap etmesi kamusal alanların en önemli özelliği olan toplumun tüm kesimlerinin ortak kullanabildikleri mekânlar olmasıyla da çelişmektedir. Yapının önünde bulunan alan ise kule ve alışveriş merkezine giriş için sokak hizasından sahip olduğu geri çekilme sonucu oluşmuştur ve bir meydan potansiyeline sahiptir. Bu alanın Büyükdere Caddesi’ndeki diğer yüksek yapılara bakılarak daha fazla ortak kullanıma açık olduğu görülmektedir. Mekân duygusunu tam olarak yaratamamasından kaynaklan kamusal alan sorgusu karşımıza çıkmaktadır. Meydanın kentsel donatılarla desteklenmemesi ve toplum tarafından daha fazla kullanım imkânı sunacak farklı fonksiyonlar yüklenmemesi geçiş alanı kimliğinin daha ön plana çıkmasını sağlamaktadır.

Şekil 5.4 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Metrocity
Metrocity örneğinde ise yapının önünde bırakılan alanın yerel yönetimle yapılan bir anlaşma zorunluluğun ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Buna rağmen sokak hizasından sahip olduğu geri çekilme sonucu bir meydanlaşmaya sahiptir. Metro çıkışının da bu meydanlaşmış alana olması ve yakın dönemde 1. Leventte geçişi ağlayan ışıklandırma sisteminin kaldırılarak metroya ulaşımı sağlayan bu geçişin alt geçit olarak kullanılmaya başlanılmasına rağmen bu alanın sahip olduğu potansiyel aktif olarak kullanılmamaktadır. Bunun sebebi olarak bu alanda mekân duygusunun yaratılamamasıdır. Yoğun olarak kullanılan bölgede kamusal alan için önemli bir potansiyele sahip alan, yapıya ulaşım için kullanılan geçiş alanı olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca bu alanda bekleyen özel güvenlik görevlileri bu alanın kamusal-özel alan kimlik sorununun göstergesidir.

Şekil 5.5 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Sabancı Center
Sabancı Center örneğinde yapı önünde bırakılan alanın Büyükdere Caddesi’nden izole edilerek sadece yapının kullanımına verildiği görülmektedir. Ayrıca yapı kullanıcıları bile,  yapı tasarımı sırasında doğal çevrenin iyi etüd edilmemesinden ya da günümüze kadar değişen kentteki hâkim rüzgârın (bölgede yapılan yüksek binaların hâkim rüzgâr üzerindeki etkisinden) kaynaklı sorunlardan ötürü bu alanı sadece geçiş alanı olarak kullanmaktadır.  Yapının parselinin duvarla çevrili olması ve önünde bırakılan yeşil alanın aktif olarak kullanılamaması kamusal alan  ilişkisi bakımından diğer zayıf yönleridir.

Şekil 5.6 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Tekfen
Tekfen Tower örneğinde ise yapının caddeden geri çekilerek etkisinin arttırılmak istenilmesi bir tasarım kriteri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapının önünde bırakılan alan özel aydınlatma tasarımı sayesinde bir yönlenim kazandırdığı belirtilmesine rağmen, yapının bulunduğu arazinin tellerle çevrili olması ve toplum tarafından erişebilirliğinin kısıtlanması kent içindeki ortak kullanım alanı olma özelliği ortadan kalmaktadır. Metrocity ve Kanyon örneklerin bu alanın geçiş noktası olma özelliği bile burada kullanılamamaktadır.

Prestij yapısı olarak yapılan ve bölgedeki yüksek yapıların yapılmasında katalizör görevi gören İş Bankası Kuleleri, bünyesinde bulunan alışveriş merkezini yapı kullanıcıları için düşünerek içe dönük bir şekilde tasarlanmıştır. Konferans Salonu ve Sergi Alanı dış kullanıcı açık olsa bile öncelik kendi bünyesinde kullanılması olmuştur. Fonksiyonel olarak alınan bu kararlar yapının Büyükdere Caddesi ve arkasında bulunan konut dokusunda izole olmasına neden olmuştur. Yapı sınırları belirlenmiş ve kontrollu girişler yapılmıştır. Bu da yapı önünde İETT durağı olması rağmen (aktif kullanıcı sayısı arttıran etken) ilişki kurulamadığından yapı önünde bırakılan alan aktif olarak kullanılmasına izin vermemiştir. Ayrıca yapının konut adasına bakan bölümün açık otopark olarak kullanılması ve buranın konutlarla arasına set çekmesi içe dönük yapısını perçinlemektedir.

Şekil 5.7 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Tat Towers
Büyükdere Caddesi’ndeki yüksek yapılar ve kamusal alan ilişkisi sorgulandığında karşımıza çıkan sonuç, bölgenin mevcut durumu hakkında da önemli bilgiler içermektedir. Büyükdere Caddesi’ndeki yapılar ve kamusal alan kullanımı tekil olarak incelendiğinde, kamusal alan kimliğinin tasarım kriteri ya da zorunluluğu (yönetmelik gereği ya da yasal anlaşmalar) olarak ele alındığı görülmektedir. Buna rağmen yapılan uygulamalarda yapının zeminiyle kentin ilişkisini sağlayan alanların mevcut durumu incelendiğinde kamusal alan kimliğinden uzak ve kullanışsız alanlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Toplum tarafından kullanılmasına izin verilen alanlar geçiş alanları olarak ve kamusal-özel alan sorununu barındırmaktadır.

La Défense bölgesinde bulunan yüksek yapılar ve bunların kamusal alan ilişkileri şu şekilde yorumlanabilir:
Coeur Defence, La Défense yaya aksı üzerinde tasarlanan yeni nesil yapılarındandır. Yeni nesil yapıların doğal ve yapma çevre girdileri üzerinden etkileşimlerini gösteren önemli bir örnektir. Daha önceki dönemdeki yapıların kullanıcı rahatsızlıklarını göz önünde tutularak tasarım yapılan bu dönemde, yalıtım (ses ve ısı), gün ışığı kullanımı için yapılan parçalı kütle tasarımların etkisi Coeur Defence yapısında görülmektedir. 5 kütle olarak tasarlanan yapının ön kısımda La Défense yaya aksıyla ilişkili olan 3 kütlesi az katlı ve yaya aksının üzerine konsol olarak tasarlanarak, hem insan ölçeğinde bir yapı etkisi yaratılmış hem de algı etkisi kuvvetlendirilmiştir. Tüm aks üzerinde kentsel donatılar ve peyzaj öğeleri referans alınarak önde olan 3 kütle birbirine atriumlu bir giriş ile kamusaldan mekândan özel mekâna geçiş tanımlamasını vurgulamıştır. Yapının arkasında bulunan 2 kütle çevresindeki yüksek yapıların oranları altında geri plana düşmemiş ve hâkimiyetini göstermiştir. Ayrıca yapının önünde metro çıkışının bulunması ve bu alanın yeşil doku ile kentsel donatılar ile desteklenmesi yapının çevresinin aktif olarak kullanılmasını sağlamaktadır.

Şekil 5.8 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Coeur Defence
Grande Arche, La Défense aksını tamamlayan simgesel bir yapıdır. Günümüzdeki yapılar ve çevresindeki kamusal alan kullanımı üzerine yapılan tartışmalar için önemli bir referans olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm yaya aksının noktalandığı bu yapının ortası küp şeklinde boşaltılarak Paris’teki tarihi aksın devamını simgelemektedir. Yapı önünde yapılan merdivenler günlük yaşamın içerisine dâhil olmuş ve toplum tarafından aktif olarak kullanılmaktadır. Bölgede çalışanların uğrak yeri haline gelen mekân, belirli organizasyonların etkinlik alanı olarak da kullanılmaktadır. Yapı önündeki basamaklar kimi zaman bir stadyum tribünü gibi, kimi zaman açık hava tiyatrosu sahnesi, kimi zaman da sokak sanatı etkinliklerinin yapıldığı bir gösteri merkezi gibi kullanılmaktadır. Yapının bünyesinde bulunan kamu daireleri (bakanlık ve müdürlükler) ve ofisler bu durumdan olumsuz olarak etkilenmemektedir. Ülkemizdeki bir kamu dairesinin ya da bir kamu yapısının kurgusu düşünüldüğünde sınırları muhakkak güvenlik önlemleri nedeniyle duvar, set vb. kapatılmaktadır. Bu bağlamda, yeni yapı üretim tekniklerinin gelişimine paralel olarak ulaşılan teknoloji, yapı tasarımı yapılırken kent üzerinde olumlu etkiler yapacak şekilde kullanıldığında toplum tarafından aktif kullanılan, konforlu mekânlara ulaşmanın ispatı olan bir yapıdır. Kamu ya da özel yapıların kamusal alan kimliği oluşturmadaki etkisine önemli bir örnektir.

Şekil 5.9 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Axa
Axa (Asur/ CB31) La Défense aksının dışında yer alan bir yapı olmasına ve La Défense ile arasında karayolu olmasına rağmen aksa bir köprüyle bağlanmaktadır. Bu köprü sayesinde doğrudan yapı girişine ulaşılmaktadır. Böylece yapı kamusal mekânla bağlantısını koparmamakta ve yaya akışında da uzun duraklamalara neden olacak karayolu engelini aşmaktadır. Önünde bırakılan yeşil alan ve kentsel donatılarda yapının çevresinin aktif olarak kullanılmasını sağlamaktadır.

Şekil 5.10 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Maison De La Défense
Maison De La Défense, yüksek bir yapı olmamasına rağmen yüksek yapıların ön plana çıktığı bir bölgede mimari tasarım karakteri ve kamusal alan kimliği oluşumuna sağladığı etkiyle önemli bir yapıdır. CNIT yapısının yanında bulunan yapı La Défense yaya aksı üzerinde tasarlanmıştır. Yapıyı önemli kılan nokta yapının arkasında bulunan Areva, Total ve Residance Leclerc… vb. yapılara La Défense yaya aksından geçiş sağlanmasına imkan sunan kütlesel bir boşluğa sahip olmasıdır. Yapının önünde bulunan heykellerle de mimarlık kültürü ile diğer sanatlar arasındaki etkileşimi simgelemektedir. Kent donatılarıyla etkileşimi sayesinde yapının çevresi aktif olarak (kent yaşamına) yaşama dâhil olmuştur. Ayrıca La Défense  yaya aksına hiza oluşturan iki kütlenin ortasındaki kütlenin geri çekilmesiyle yapının oluşturdu geçirgenliğin yanı sıra kendi kullanımı için de bir toplanma alanı sağlamaktadır.

Şekil 5.11 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Les Miroirs
Les Miroirs, bölgedeki 3. dönem yapıların simgelerindendir. Parçalı ve azalan katlı kütlesiyle insan ölçeğiyle mimari etkileşimi sağlamaktadır. Axa örneğinde olduğu gibi La Défense ile arasında karayolu olmasına rağmen aksa bir köprüyle bağlanmaktadır. Yapının La Défense bölgesine bakan cephesinde parçalı kütleler belirli katlarda köprülerle bağlanarak farklı yapı bloklarının birbiriyle ilişkisi kurulmuştur. Ayrıca bu blokların arasında kalan açık mekân, yapının toplanma alanı olarak tasarlanmıştır.

Şekil 6.12 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında CNIT
CNIT bölgedeki ilk yapı olma özelliğine sahiptir. Sahip olduğu form ve aksın oluşumuna etkisi ile bölgedeki en önemli yapılardan birisidir. Yapıldığı dönemdeki sergileme alanı fonksiyonu değişen yaşam şartlarına göre revize edilmiştir. La Défense yaya aksına toplu taşımada önemli bir rol oynayan metro ulaşım ağıyla hem yapı içerisinde hem de yapı önünde bulunan giriş-çıkışlarla etkileşim içerisindedir. Ayrıca yapı önünde bulunan ve bölgedeki çalışan, ziyaretçi… vb. için bilgilendirme panoları ve ulaşım, iletişim ihtiyaçlarının karşılanabildiği bankolar sayesinde aksın yaşamına dâhil olmuştur.

Şekil 5.13 Kamusal Mekân İlişkisi Açısında Gan
Gan yüksekliği ile ikinci nesil yapıların simgelerinden birisidir. Gün ışığını aktif kullanmak için haç şekilde tasarlanan yapı La Défense yaya aksından geri çekilmiştir. Geri çekildiği bölgedeki metro çıkışı ile aksın ortasındaki süreklilik gösteren kulvarın varlığını korumuştur. Yalın bir saçakla girişini simgeleyen yapı önündeki kentsel donatılar ve yeşil alanla kamusal alan kimliğini desteklemiştir.

Bu bağlamda Büyükdere Caddesi ve La Défense aksı üzerinde bir karşılaştırma yapılmak istenildiğinde La Défense aksından farklı olarak Büyükdere Caddesi’nde kamusal alan kullanımı açısından bütünlük gösterebilecek bir alanın bulunmaması en temel sorundur. Büyükdere Caddesi’ndeki yapılar tekil davranışlar gösterirken, La Défense aksında bulunan yapılar Maison De La Défense örneğinde olduğu gibi birbirileriyle etkileşim sağlayarak bir bütün gibi davranabilmektedirler. Ayrıca Büyükdere Caddesi’ndeki yapılar algı gücünü kuvvetlendirmek için ya da yönlenişini artırmak için sokak hizasından bir geri çekilme eğilimi gösterirken, La Défense aksındaki yapılar ortadaki yaya aksını sınırlarken, bir kent hizası oluşturmakta ve aksın bütünlüğünü korumaktadırlar. Coeur Defence örneğinde olduğu gibi kimi zaman parçalı tasarımlara gitmekte ve aksa bakan cephelerde insan ölçeğinden algıyı yükseltecek (az katlı kütleler) ve ulaşımı engellemeyecek (konsollar sayesinde yayaların bu konsolların altında yürümesi) çözümler sunmaktadırlar. Maison De La Défense örneğin de olduğu gibi kimi zaman parçalı kütle tasarımları yaya aksını tanımlarken geri çekilmeleri sayesinde kendileri için toplanma alanı oluşturmaktadır.

Büyükdere Caddesi ve La Défense aksı arasındaki en temel fark araç trafiğine kapalı olan La Défense’ın toplum için daha fazla etkileşim alanı sunmasıdır. Büyükdere Caddesi’nin ortasında bulunan araç yolları (3’er şeritten 6 şerit), La Défense’ı çevrelemiş, zorunlu olan kısımlarda da altında kurgulanmıştır. La Défense’da bulunan yaya aksı kendini çevreleyen karayolları üzerinden köprüler sayesinde yakın çevresiyle yaya ulaşımını ve dolayısıyla kamusal açık mekânların sürekliliğini sağlamıştır. Büyükdere Caddesi’nde bulunan yapılarda ise aks boyunca ve aksı üzerinde yatay geçişleri sağlayacak geçiş alanları bulunmamaktadır. Bulunan geçişlerde son dönemde ya revizyona uğramış ya da kaldırılmıştır. 1. Levent’te bulunan sinyalizasyon sistemi kaldırılarak cadde üzerindeki karşıdan karşıya geçişler sadece metro bağlantı geçişleriyle sağlanmaya başlanılmıştır.
La Défense Bölgesi’nde konut fonksiyona sahip yapıların belirli oranda dağıtılması, gece aydınlatma elemanlarının yapılardaki aydınlatmayla desteklenmesi gece de bölgenin aktif yaşantısının devamlılığını sağlamaktadır. Grande Arche merdivenleri ve önündeki boş alan sayesinde düzenlenen etkinliklerin belirli bir kısmının gece yapılması da bu aktif yaşantıyı desteklemektedir. Büyükdere Caddesi’nde ise 1950’li yılların başında düşük gelirliler için Alman ekolüyle yapılan konutların, zaman içerisinde ticaret fonksiyonuna dönmesi ve aks üzerindeki yapıların kopuklunun yanı sıra yeterli aydınlatmanın ve duraklama noktaların (kent donatıları ya da ortak kullanıma uygun fonksiyonların) bulunmaması bölgenin gece kullanılabilirliği azaltmaktadır. Yüksek yapılara eklemlendirilen rezidans kültürünün içe dönük yapısı da alanın aktif olarak kullanılmasını engellemektedir. Yapıların kullanıcıları ve çevresindeki konut dokusu için yeterli ortak kullanım alanları olmaması bölgenin yaşam aktivitelerini ve süresini azaltmaktadır. Bölge geçiş alanı olarak kullanılmakta ve kent yaşayışının içine aktif olarak katılması engellemektedir. Değişen kent yaşayış biçimi sebebiyle buradaki yapıların sahip oldukları ticaret fonksiyonu (alışveriş merkezleri) buluşma noktaları haline gelmiş olsalar da, özel alanlar olmaları sebebiyle kamusal alan kimliğine sahip değillerdir.

Büyükdere Caddesi’nin İstanbul için önemli bir merkez olduğu ve bu bölgede yaşama ve bölgeyi kullanma potansiyelinin fazla olduğu göz önünde tutularak farklı disiplinlerin ortak çalışması sonucu insan ölçeği ve kent ölçeği göz önünde alınarak önlemler alınmalıdır.

Yapılan karşılaştırmalar ve değerlendirmeler sonucunda Büyüdere Caddesi (Zincirlikuyu-4.Levent) için tanımlanan sorun ve potansiyeller doğrultusunda mekânsal ve bütünsel düzenlemeler gerekmektedir. Öncelikli olarak yapılması gereken varolan/sorgulanan kent dokusunun iyileştirilmesi olmalıdır. Bu bağlamda mekânsal eklemeler ve düzenlemeler yapılarak nitelikli ve sağlıklı bir kent dokusu oluşturulmadır. Bunun için bölgedeki yapıların birbirleriyle ilişkileri kuvvetlendirilmeli ve duraklama noktaları yapılmalıdır. Ayrıca alınacak yeni stratejik kararlar ışığında bölgenin vizyonu yeniden sorgulanmalı ve kentle olan ilişkisi kurgulanmalıdır. Üst ölçekte verilen bu kararlarla, bölgede yeni yapılacak yapılar için uyulması zorunlu kılınacak tasarım kriterleri belirlenmeli ve bunlar imar notlarına eklemlendirilmelidir. Bu tasarım kriterleri özellikle Türkiye şartlarında değişen siyasi ortam/yerel yönetimden etkilenmeyecek yapıya sahip olmalıdır. Ancak bu sayede hem kentsel ölçekte hem de yapısal ölçekte sürdürülebilir bir planlama anlayışı sağlanabilir.

Bölgede yapılması gereken iyileştirme zorunluluğu dışında, bundan sonra yapılacak yapılar için mevcut yapıların sorunları göz önünde bulundurularak dikkat edilmesi gerekenler şu şekilde özetlenebilir:
·         Bölge için kritik bir noktaya gelen siluet etüd edilerek, bundan sonraki yapılacak yapıların yerleri etüd edilmelidir.
·         Doğal çevre etkenleri göz önünde tutularak yapı tasarımları yapılmalıdır. Yapılan her yüksek yapının kent üzerinde bulunan hâkim rüzgâr yönünü etkilediği, çevresindeki güneşlenme miktarının değiştirdiği gibi etkiler göz önünde bulundurulmalıdır.
·         Büyükdere Caddesi’nin bundan sonraki gelişim sürecinde, bölge için üretilecek olan alan kullanım stratejisinin sadece fonksiyona bağımlı olarak yapılmasının yanı sıra etkileşim planını da barındırması gerekmektedir.
·         Bölgedeki potansiyel ve imara açık arsaların imar durumları incelenmeli (TASK, KAKS… vb.) mevcut durumun iyileştirilmesi için yasal zorunluluklar imar durumlarına eklenmelidir.
·         Yüksek yapıların ve çevresinin gece gündüz kullanım devamlılığının sağlanması için önlemler alınmalı, ayrıca gece için aydınlatmalar güçlendirilmelidir.
·         Bölgedeki alt yapı sorunu, ulaşım sorunu ve otopark sorunu için etüt çalışmaları ve alternatif öneriler yapılmalıdır.
·         Mevcut durumda elverişsiz/kullanışsız olan sosyal ilişkileri arttıracak açık kapalı mekânlar düzenlenmeli ve sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan yakın çevresiyle bütünleşmesi sağlanmalıdır.
·         Yüksek yapıların insan ölçeğindeki sürekliliği sağlanmalı ve yüksek yapıların farklı kotlarında yaya kullanımına izin veren, ortak kullanıma izin veren alanlar yapılmalıdır.
·         Bölgede toplum tarafından aktif kullanılabilecek etkinlik alanları oluşturulmalı ve sanatsal etkinlikler düzenlenmesi teşvik edilmelidir.
·         Büyükdere Caddesi üzerindeki yaya aksları (kaldırımlar) birbirleriyle ilişkilendirilmeli, gerekli noktalara ya üst geçit ya da yeni alt geçişler yapılarak yaya trafiği akışının sürekliliği sağlanmalıdır.
·         Mevcut yapıların sahip oldukları ortak kullanım alanları yeniden düzenlenmeli ve mülkiyet sorunu çözülerek Büyükdere Caddesi üzerindeki yaya akslarıyla(kaldırımlarıyla) ilişkisi kurulmalıdır.


Aynı dönemde yapılaşmaya başlamış olan ve günümüzde de aynı fonksiyona sahip olan Büyükdere Caddesi ve La Defense Bölgesi izlenen planlama politikaları sonucu farklı kimliklere sahip olmuşlardır. Kentsel ölçekte alınan kararlar sonucu oluşan bu farklılaşma sürdürülebilir planlama politikalarının önemini ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda yüksek yapılar ve kamusal alan ilişkisi incelenirken sadece yapıların kentle kurdukları tekil ilişkilerle değil, birbirleriyle ve kentle olan ilişkileri incelenmelidir.